Haber

Mahsa Emini’nin ölümünün ardından geçen yıl İran’da neler yaşandı?

İran’da zorunlu başörtüsü kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Emini adlı genç kadının polis nezaretinde hayatını kaybetmesinin ardından bir yıl önce patlak veren gösteriler, polis nezaretinde hayatını kaybetmişti. Tahran yönetiminin 1979’daki devrimden bu yana karşılaştığı en büyük zorluklar.

Mahsa Emini, 13 Eylül 2022’de memleketi Sakkız’dan ziyaret için geldiği başkent Tahran’da “ahlak polisi” olarak bilinen rehberlik devriyeleri tarafından gözaltına alınarak polis merkezine götürüldü. “Başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle.

Karakolda bir anda fenalaşan ve hastaneye kaldırılan Emini, 3 gün sonra 16 Eylül’de hayatını kaybetti. Olay kamuoyunda öfke uyandırırken, ülkedeki birçok siyasetçi ve sanatçı tarafından da büyük tepkiyle karşılandı.

Tepkilerin ardından Tahran Polisi’nden yapılan açıklamada, rehberlik devriyesinin Emini’yi 1 saatlik “brifing” için karakola götürdüğü, genç kadının ise aniden bilincini kaybetmesi üzerine hastaneye sevk edildiği belirtildi. kalp hastalığı vardı.

Sosyal medyada eylemciler, polisin “aniden” bilincini kaybettiği iddiasını reddederek, Emini’nin polis tarafından dövüldüğünü iddia etti.

İddiaların ardından İran devlet televizyonu genç kadının karakola getirildiği ve karakolda olduğu anların görüntülerini yayınladı. Görüntülerde, diğer kadınlarla birlikte karakola getirilen Emini’nin, görevli bir bayanla konuştuktan sonra aniden fenalaşarak yere yığıldığı görüldü. Adli Tıp Kurumu da genç kadının saldırı nedeniyle değil, altta yatan hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı.

Dayak yemiş olabileceği iddialarıyla birlikte, Emini’nin durumunun kötüleşmesinin, suçsuz bir kadının gözaltına alınmasının ve polis nezaretinde ölmesinin sorumlusunun zorunlu başörtüsü denetimlerini sürdüren ülke yönetimi olduğu konusunda toplumda fikir birliği oluştu. eğer şiddete maruz kalmamışsa.

Emini’nin naaşının 17 Eylül’de memleketi Sakkız’da düzenlenen törenle defnedilmesinin ardından tepkiler sokaklara sıçradı.

Önce Sakkız’daki cenaze töreninin ardından toplanan bir grup, yetkililer aleyhine sloganlar attı. Gösteriler aynı gün Senendec ve Tahran’a, ardından il, ilçe ve kasabalarda yaklaşık 80 noktaya yayıldı. Güvenlik güçleri ile ülke yönetimi aleyhine slogan atan aktivistler arasında birçok noktada şiddetli çatışmalar yaşandı. Göstericilere, güvenlik güçlerinin yanı sıra Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı güvenlik güçlerinin gönüllü olduğu değerlendirilen Basij mensupları da müdahale etti.

Ülke basınında ve sosyal medyada yayınlanan sahnelerde bazı göstericilerin ambulansları, otobüsleri ve kamu binalarını tahrip ettiği görüldü. Mazandaran vilayetinin merkezi Sari’de göstericilerin devrimci lider Humeyni ve İran lideri Ali Hamaney’in posterlerini bir kamu binasının duvarından indirdiği görüntüler de sosyal medyada paylaşıldı.

Sağlık Bakanlığı, olayların ilk günlerinde 61 ambulansın göstericiler tarafından imha edildiğini veya yakıldığını duyurdu. Sosyal medyada aktivistler, gözaltına alınan göstericilerin ambulanslarla taşındığını, bunun üzerine göstericilerin ambulansları hedef aldığını savundu.

4 aydan fazla süren protestolarda 500’den fazla ölüm yaşandı

Resmi makamlar olaylarda sivillerin ve güvenlik güçlerinin öldüğü yönünde açıklamalarda bulunsa da ölü sayısına ilişkin net bir bilgi verilmedi.

Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, 29 Kasım 2022’de yaptığı konuşmada, ülkede devam eden protestolarda aralarında güvenlik güçlerinin de bulunduğu 300’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. İran Güvenlik Konseyi 3 Aralık’ta toplam ölü sayısının 200’ü aştığını duyurdu. Norveç merkezli İran İnsan Hakları Örgütü’ne göre gösterilerde 537 kişi öldü, binlerce kişi gözaltına alındı. İran medyasına yansıyan haberlere göre gösterilerde yaklaşık 70 güvenlik personeli hayatını kaybetti.

Yetkililer, protestoları genel olarak “düşman komplosu” ve “isyan” olarak değerlendirdi. Protestolar ülkedeki sanatçılardan farklı spor Pek çok ünlü ismin yanı sıra bünyesindeki sporculardan da destek aldı. Bu süreçte başta ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) olmak üzere Batılı ülkeler de defalarca “insan hakları ihlalleri” gerekçesiyle İranlı yetkililere yaptırım uygulama kararı aldı.

Bir süreliğine “ahlak polisi” kaldırıldı, başörtüsü yasası tartışıldı

Gösterilerle birlikte zorunlu başörtüsü yasasının gevşetilmesi veya kaldırılması yönündeki tartışmalar da alevlendi.

Aslında İran’da başörtüsü zorunluluğu tartışmaları yeni değil. İran devriminin kurucusu Humeyni’nin Ağustos 1979’da uygulamaya koyduğu zorunlu başörtüsü kanunu, zaman zaman din adamları arasında bile tartışma konusu oldu.

Devrimin ilk günlerinden bu yana başörtüsü kontrolü oldukça gevşetilmiş olsa da, kimi zaman sosyal medyaya da yansıyan rehberlik devriyelerinin gözaltı uygulamaları ve kadınların şiddete maruz kaldığı olaylar İran toplumunda tepki yarattı.

Mahsa Emini’nin polis gözetiminde hayatını kaybetmesinin ardından başörtüsü zorunluluğu tartışmaları yeniden alevlendi. İlk olarak reformcu İran İslam Halklarının Birlik Partisi, 25 Eylül’de yetkililerden “zorunlu başörtüsü yasalarının kaldırılmasının önünü açacak gerekli yasal adımları atmasını” talep etti.

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 28 Eylül’de devlet televizyonunda katıldığı programda eleştiri odağı olan güdüm devriye uygulamalarına ilişkin soruyu, “Değerler değiştirilemez ama hukukun işlenme şekli değiştirilemez” diyerek yanıt verdi. Uygulanması tartışılabilir.” o cevapladı.

Devriye uygulamalarının yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceği sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Yasanın uygulanmasında en iyi yöntemler dikkate alınmalı. Karşıt görüşlere platform sunmalıyız. Hükümet de bu görüşte.” ” Reisi, yasayı yürürlükten kaldırma niyetinde olmadıklarına dikkat çekti.

Bu tartışmalar devam ederken, 30 Eylül’de ülkenin güneydoğusunda yer alan Zahedan kentinde cuma namazı sonrası düzenlenen gösterilerde güvenlik güçleri tarafından onlarca kişi öldürülmüştü. “Kanlı Cuma” olarak adlandırılan olaylar, ülkede büyük bir dalgaya neden olmuştu. Şehirde aylarca sürecek protesto ve huzursuzluklar.

Protestoların başlamasının ardından 3 Ekim’de yaptığı ilk açıklamada Hamaney, “isyan” olarak nitelendirdiği protestolardan ABD ve İsrail’i sorumlu tuttu.

İran siyasetinin önde gelen isimlerinden bazıları da bu dönemde zorunlu başörtüsü uygulamasına karşı açıklamalarda bulundu. Bunların başında eski Meclis Başkanı Ali Laricani geliyor. Laricani, 11 Ekim’de Ittilaat gazetesine verdiği röportajda, “protestoların derin siyasi köklerinin olduğunun kabul edilmesi gerektiğine” dikkat çekerek zorunlu başörtüsü yasasının gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Bu süreçte ülkedeki bazı kadınlar başörtüsü kurallarına uymamaya başladı.

Bunun üzerine “İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Merkezi” Sözcüsü Ali Hanmuhammedi, 5 Aralık 2022’de eleştirilerin hedefi olan hidayet devriyelerinin görevinin sona erdiğini duyurdu. Daha sonra cadde ve caddelerde güvenlik kameraları ve yüz tanıma sistemleri kullanılarak denetimler yapılmaya başlandı.

Ancak bazı işletmeler kendilerinin veya müşterilerinin zorunlu başörtüsü kanununa uymadığı tespit edilmesi halinde mühürlendi.

Mahsa Emini’nin ölümü ve sonrasında yaşananlar ülke yönetimi ile halk arasında derin bir uçurum yaratırken, İranlı lider Hamaney 4 Ocak’ta yaptığı konuşmada zorunlu başörtüsü kurallarına tam olarak uymayan kadınların suçlanmaması gerektiğini vurguladı. dinsizlik ve rejim karşıtlığı”.

Kız okullarında toplu zehirlenme vakaları

Mahsa Emini protestoları ülkedeki üniversite ve okullarda da eylemlere yol açtı. Bu eylemler devam ederken ağırlıklı olarak kız öğrencilerin eğitim gördüğü okullarda 30 Kasım 2022’de başlayan ve yaklaşık 4 ay süren toplu zehirlenme olayları ortaya çıktı.

Öğrencilerde nefes darlığı, mide bulantısı, baş ağrısı ve uzuvlarda uyuşma gibi belirtiler görüldüğü açıklandı. Olayların önlenememesi üzerine tepki gösteren öğrenci ve öğretmenler, bazı illerde düzenledikleri gösterilerle yetkilileri protesto etmeye başladı.

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yunus Penahi, 26 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında öğrencilerin zehirlenmesinin kasıtlı olduğunu değerlendirdiklerini belirterek, “Bazı kişilerin başta kız okulları olmak üzere tüm okulların kapatılmasını istediği belirlendi. kapatılsın.” dedi.

Toplumda endişeler artarken İranlı lider Hamaney, 6 Mart’ta yetkililere olayın ciddiye alınması ve faillere en ağır cezanın verilmesi talimatını vermişti. Yargı ayrıca zehirlenme olaylarının faillerinin idam cezasıyla yargılanacağını da duyurdu. Yetkililer olayları gerektiği gibi araştırıp sonuçlandıramadı.

Gösterilerle ilgili 7 kişi idam edildi

Gösterilere ilişkin ilk idam cezası 8 Aralık’ta uygulandı. Gösteriler sırasında “vatandaşları soğuk silahla tehdit ettiği ve güvenlik görevlisini yaraladığı” iddiasıyla 20 Kasım’da Devrim Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırılan Muhsin Şikari, Başkent Tahran, gözaltına alındıktan 75 gün sonra idam edildi.

Protestolar sırasında “2 milis mensubunu (Besic) öldürüp 4 kişiyi yaralamakla” suçlanan Mecidriza Rahneverd, gözaltına alındıktan 23 gün sonra 12 Aralık’ta idam edildi. Sonraki süreçte idam cezasına çarptırılan 5 kişinin daha cezaları infaz edildi.

İdam edilenler, “Yeryüzünde bozgunculuk yapmak (ifsad fi’l arz)” ve “Devlete savaş açmak (maharabe)” gibi kabahatlerden yargılanıyordu. İran Ceza Kanunu’na göre genellikle bu suçlardan yargılanan kişilere idam cezası veriliyor.

Ancak ilk derece mahkemesinde idam cezasına çarptırılan bazı sanıklar hakkındaki karar, temyiz aşamasında bozuldu.

Şubat ayında Hamaney’in onayıyla devrimin 44. yıl dönümü nedeniyle Mahsa Emini gösterileriyle bağlantılı olanlar da dahil olmak üzere on binlerce tutuklu ve mahkum için af veya ceza indirimi kararı alındı.

İhlallere ceza öngören yasa hazırlandı, ahlak polisi geri döndü

Nisan ayında kameralı başörtüsü kontrolü devreye girdi. Zorunlu başörtüsü yasasının ihlalleri artarken İran hükümeti, halka açık yerlerde para cezası, bankacılık hizmetlerinin engellenmesi ve sosyal faaliyetlerin yasaklanması yoluyla ihlallere karşı bir yasa tasarısı hazırladı.

Gösteriler devam ederken tepkiler üzerine kaldırılan “rehberlik devriyesi” uygulamasına Temmuz ayında yeniden başlandı.

Mahsa Emini’nin gözaltında ölümünün birinci yıl dönümü olan 16 Eylül’e birkaç gün kala, ülkede protestoların yeniden canlanma ihtimali nedeniyle güvenlik güçleri operasyonlarını yoğunlaştırdı. Ülke basınında yer alan haberlerde, birçok eyalette polis ve istihbarat teşkilatlarıyla iş birliğiyle yürütülen operasyonlarda aralarında “isyanların liderleri”nin de bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Aylar önce sona eren gösterilere ve baskılara rağmen, özellikle başkent Tahran’da bazı kadınlar hâlâ kamusal alanlarda, alışveriş merkezlerinde, kafelerde, bankalarda, okullarda ve sokaklarda başlarını örtmemeyi tercih ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu